Finlandiyalı eğitimciler: Öğretmen eğitimine yatırım yapın
Finlandiyalı eğitimcilere göre dünyanın değişmesiyle öğrenme şekilleri de farklılaştı. Ülkenin yeni bir müfredata geçmesinin nedeni de bu. Yeni müfredat öğrenci merkezli. Amacı ise öğrenmeyi öğretmek. Eğitimcilerin, Türkiye için önerisi ise net: “Öğretmen eğitimine yatırım yapılmalı. Öğretmene destek verilmeli.” Türkiye’nin yeni müfredatla birlikte eğitimin kalitesini yükseltmek için uğraştığı şu günlerde, Finlandiyalı akademisyenlerin önerileri de yol gösterici olabilir.
Dünyanın en iyi eğitim sistemleri arasında gösterilen ülkelerden biri, Finlandiya. Ülkede eğitim alanındaki son çalışmalardan biri de yeni bir müfredata geçilmesi. Bu çalışmanın duyulmasının ardından “Zaten iyiler, neden yeni bir müfredata ihtiyaç duyuyorlar?” soruları gündeme geldi. Bu soruyu Helsinki Üniversitesi Viikki Öğretmen Eğitimi Bölümü öğretim üyeleri Sari Muhonen, Ulla İlomaki-Keisala ve Turku Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu öğretim görevlisi Timo Holopainn’e yönelttik. Yanıtlarına göre, yeni bir müfredata geçilmesinin nedeni “dünyanın değişmesi”. PISA’da gerilemelerinin nedenini ise “Çok iyi olduğumuz için maddi kaynakları biraz kestik” diyerek anlatıyorlar. Gülerek açıkladıkları bir neden daha var: “Dünyaya bu işin nasıl yapılacağını öğreterek kendimize yeni rakipler yarattık.” Finlandiyalı eğitimciler, Türkiye’ye ise “Öğretmen eğitimine yatırım yapılmalı. Öğretmene destek verilmeli. Öğrencilerin bilgi becerileri geliştirilmeli” önerilerinde bulunuyorlar.
– Eğitim sisteminiz, dünyada önemli örneklerden biri olarak gösteriliyor. Ancak nüfusunuzun az olmasının da başarınızda etkisi olduğu da konuşuluyor.
Bizde 24, maksimum 32 sınıf mevcudu var. Türkiye’de de sınıf mevcudu aynı. Her şey müfredat ve sistemle; öğrenme tasarımıyla alakalı.
– PISA’da Finlandiya da geriledi. Sizce bunun sebebi ne?
Yeterince iyi olduğumuzu düşündüğümüz için parasal kaynakları biraz kestik. Bu direkt etkiledi. İkinci olarak dünyayı gezdik, biz onlara bu işin nasıl yapılacağını öğrettik. Kendimize rakipler yarattık.
ÖNEMLİ OLAN NİCELİK DEĞİL NİTELİK
– Ödev konusunda ne düşünüyorsunuz?
Ev ödevine karşı değiliz. Evde konuları pekiştirmeleri önemli. Ama çocuğu bıktırıcı, yorgunluk verici düzeyde de olmamalı. Önemli olan ödevin çokluğu ya da azlığı değil, öğrenme. Ödev verirken de ders saatlerinde olduğu gibi çocukların gelişimsel özelliklerini, yaşlarını göz önünde bulunduruyoruz. Finlandiya eğitim sisteminin önemsediği nicelik değil, nitelik.
– Neden yeni bir müfredata ihtiyaç duyuldu?
Bunun sebebi dünyadaki ve eğitimin etrafındaki değişiklikler. Müfredatın ve öğrenmenin bu değişikliklere uyum sağlamak zorunda olması. Dünya değişiyor. Okul da bu değişime kayıtsız kalmıyor. Ekonomi globalleşiyor. Dijitalleştik. Bunların hepsi çocukları, çocuklar da okulu değiştirdi. Öğrenme, öğretmen ve başarıdaki kavramlar farklılaştı. Çocukların duygusal ve sosyal becerileri, öğrenmeyi öğrenmek önem kazandı. Her öğretmenin ve öğrencinin kendine ait ayrı ayrı becerileri var. Bunlar bir araya geldiklerinde daha etkin bir öğrenme ortamı oluşuyor.
YENİ MÜFREDAT ÖĞRENMEYİ ÖĞRETECEK
– Yeni müfredattan biraz bahseder misiniz?
Yeni müfredat bireye öğrenmeyi öğretmeyi amaçlıyor. En önemli şeylerden biri öğrencilerin güvenliği ve iyi oluşu. Daha sonra da iletişim içinde olmak ve hep birlikte öğrenme ortamını oluşturmak geliyor. Okul demektense öğrenme topluluğu kelimesini tercih ediyoruz. Bu toplulukta hoca verici, öğrenciler alıcı değil. Tek bilgi kaynağı öğretmen olmuyor. Beraber öğrenmede diğerleri de aktif. Öğretmen çocuklara da söz hakkı tanıyor. Onlar da birebir sınıftaki öğrenme ortamına dahil oluyor, konuşmaya teşvik ediliyorlar. Öğrenme ortamını yaratmada öğrencinin rolü çok büyük. Farklı kültürlerin bir arada olmasına önem veriyoruz. Eşitlik öncelikli. Hiçbir aşamada eğitim paralı değil. Bir okula her kültürden, etnik kökenden insan gelebilir. Eğitimde fırsat eşitliği temel anayasal hak. Çevre bilincini önemsiyoruz. Yeni müfredata göre öğrencilerin sadece bilgiyi değil, beceri, değerler, tutumlar ve irade gibi daha geniş becerilere sahip olmaları önemseniyor. Eskiden sadece kitap okumak vardı. Artık çoklu okuryazarlık kavramı gelişti. Videolar izleniyor, sosyal medya var. Onlara bunları nasıl okuyacaklarını öğretmek gerekiyor. Eskiden değerlendirmeyi sadece öğretmen yapıyordu. Yeni müfredatta bunun yanı sıra öğrenci kendi kendini ve akranını değerlendiriyor. Bu değerlendirme sonucunda bir not veriliyor. Ancak bizim için değerlendirme sadece sınav değil.
TÜRKİYE NE YAPMALI?
Geliştirilmesi, iyileştirilmesi gereken birçok alan var. Öğretmene, öğretmen eğitimine yatırım yapılmalı. Öğretmene destek verilmeli. Öğrencilerin bilgi becerilerinin geliştirilmesi gerekir.
ÖĞRETMEN OLMAK DOKTORLUKTAN DAHA ZOR
Finlandiya’da öğretmenlere çok önem veriliyor. Üniversiteler, öğretmen olmak isteyenleri nasıl göründüğü, nasıl biri olduğuna dair sözlü bir sınava daha alıyor. Doktor olmaktan çok daha zor öğretmenlik. Okurken staj yapmalarına çok önem veriyoruz. Toplum tarafından çok saygın görülüyor ve iyi kazanıyorlar. Finlandiya’da öğretmenler tamamen özgür, özerk. Müfredat Talim ve Terbiye Kurulu tarafından geliştirilen bir rehber, zorunluluk değil. Öğretmenler onu rehber alıp çocukları istedikleri şekilde eğitiyor. Bakanlık ve öğretmenler arasında bir güven ilişkisi var. Öğretmen olabilmek için yüksek lisans ya da doktora yapmış olması gerekiyor. Ayrıca her zaman kendini yenilemek zorunda. Yarışmacı bir ruha sahip değiller. Eğer bir okulda bir şey bulunmuşsa, öğretmen yeni bir şey yapmışsa, mutlaka onu diğer arkadaşlarına söylüyor. Çünkü gelişime destek olmak istiyor.
SINAV YOK, EĞİTİM PARASIZ
6-7 yaş arası ana sınıfı var. 7’den 16 yaşına yani 1’den 9’uncu sınıfa kadar temel eğitim veriliyor. 16 yaşından sonra bir normal lise var, bir de meslek lisesi. Okullarda psikolojik danışmanlar bulunuyor. Onların yönlendirmeleriyle öğrenciler hangi liseye gideceklerini kendi seçiyor. Herhangi bir sınav yok. Herkes devlet okulunda okuyor. Okullarda müfredat farkı bulunmuyor. Teste inanmıyoruz. Liseden sonra bütün öğrencilerin katıldığı fizik, matematik gibi 13 ayrı konudan genel bir sınav var. Hangi mesleğe karar vermişlerse bu 13 konuda kendi belirledikleri alanlarda sınava giriyorlar. Bazı üniversiteler belirli konuları istiyor, bazıları ek olarak ayrı sınav da yapabiliyor. Her üniversitenin kabul koşulları farklı. İki farklı üniversite çeşidi bulunuyor: Uygulamalı bilimler ve bilinen üniversiteler. Uygulamalı bilimler, daha uygulamaya, beceri geliştirmeye yönelik eğitim veriyor. Örneğin doktor olmak istiyorsanız, sadece bilim üniversitelerinden mezun olabilirsiniz. Hemşirelik için, uygulamalı bilimler üniversitelerine gitmeniz gerekir. Mühendislik için iki üniversite çeşidine de gidebilirsiniz.
Kaynak : http://www.hurriyet.com.tr